Her Türlü Aşırılıktan Kaçınma Erdemi İffet / Osman Kamil Direk

İffet kavramın günümüzdeki daraltılmış anlamının aksine, İslam düşünce geleneğinde çok daha geniş bir anlam yelpazesine sahip olduğunu görüyoruz. Bu bağlamda, iffet kavramının klasik kaynaklardaki çok boyutlu yapısı ile modern dönemdeki indirgemeci yaklaşım arasındaki farkı nasıl değerlendiriyorsunuz?
İffet kavramı, İslam düşünce geleneğinde aslında oldukça geniş ve çok boyutlu bir anlam yelpazesine sahiptir. Söz konusu kavram yalnızca kişinin ahlaki ve cinsel yaşamını düzenlemekle sınırlı değildir. Aynı zamanda toplumsal ilişkilerden bireysel erdemlere kadar birçok alanda kişiye rehberlik eder. Klasik kaynaklarda iffet kavramı bir erdemler bütünü içerisinde ele alınmış ve sabır, kanaat, vera (sakınma), sehâ (cömertlik), hayâ ve rıfk (yumuşak huyluluk) gibi erdemlerle ilişkili olarak kullanılmıştır. Bu bağlamda iffet genel anlamda kişinin şehvet, öfke, arzu ve isteklerini kontrol altında tutarak ölçülü bir yaşam sürmesi olarak tanımlanmıştır.
Kur’an ve hadislerde iffet kavramı hem ahlaki hem de pratik bir yaşam ilkesi olarak geniş bir kullanım alanı bulmuştur. Kur’an-ı Kerim’de iffet kavramı, bazen kişinin maddi ihtiyaçlarını başkalarından istemekten sakınması için bazen de cinsel arzularını kontrol ederek helal yolları tercih etmesi anlamında kullanılmıştır. Hadislerde de aynı şekilde sadece zinadan uzak durmayı değil, aynı zamanda kişinin her türlü aşırılıktan kaçınarak dengeli ve erdemli bir yaşam sürmesini ifade eder. Bu çerçevede iffet, kişinin kendini hem maddi hem de manevi anlamda kontrol altında tutma kapasitesini temsil eden temel bir erdemdir. Modern dönemde ise iffet kavramı bu geniş anlam yelpazesini kaybederek daraltılmış bir biçimde ele alınmaktadır. Günümüzde iffet, genellikle yalnızca cinsellikle ilişkilendirilmekte ve özellikle kadınlara yönelik bir ahlaki ölçüt olarak algılanmaktadır. Bu dar ve indirgemeci bakış açısı, iffet kavramının Kur’an, hadis ve İslam ahlak felsefesinde taşıdığı çok boyutlu yapıyı gölgede bırakmaktadır. Ayrıca kavramın Arapçadan Türkçeye çevrilirken yaşadığı anlam daralması iffet ile hayâ gibi kavramların eş anlamlı hale gelmesine neden olmuş ve iffet kavramının diğer bağlamlarının göz ardı edilmesine yol açmıştır. Buna karşın klasik dönemde iffet kişinin toplumsal, ahlaki ve bireysel yaşamını düzenleyen geniş kapsamlı bir erdem olarak değerlendirilmiştir. Bu anlayışa göre iffet, kişinin hem şehvet ve arzularını kontrol altında tutarak ölçülü bir yaşam sürmesine hem de toplumsal ilişkilerinde saygınlığını korumasına imkân tanıyan bir denge unsurudur. Modern yaklaşımlar bu dengeyi büyük ölçüde ihmal etmiş ve kavramın yalnızca belirli bir yönüne odaklanmıştır. Dolayısıyla klasik kaynaklardaki çok boyutlu iffet anlayışı modern dönemdeki indirgemeci yaklaşımdan ayrılmaktadır. İffetin yalnızca cinsel anlamlarla sınırlandırılmadan ahlaki, toplumsal ve bireysel alanlardaki tüm yönleriyle ele alınması kavramın tam anlamıyla anlaşılması açısından büyük önem taşır. Bu nedenle iffet kavramının anlam zenginliğini ve çok boyutlu yapısını yeniden ortaya koymak hem kişiler hem de toplumlar için daha bütüncül bir rehberlik sağlayacaktır.
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hadislerinde iffet kavramı iki önemli anlam içeriyor: Biri haramlardan uzak durma, diğeri başkalarına el açmama. Bu iki anlamın insan karakteri ve toplum üzerindeki etkilerini değerlendirir misiniz?
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hadislerinde iffet kavramı haramlardan uzak durma ve başkalarına el açmaktan sakınma şeklinde iki temel anlamda ele alınmıştır. Bu iki boyut hem kişilerin karakterini oluşturmada hem de toplumun ahlaki ve sosyal yapısını inşa etmede derin etkiler bırakmaktadır. Bu etkiler kişinin ahlaki gelişiminden toplumsal dayanışmaya kadar geniş bir yelpazede incelenebilir.
İffet kavramının haramlardan uzak durma anlamı, kişinin manevi olgunluğunu ve irade gücünü kuvvetlendiren bir ilkedir. İffetin bu yönü insanın arzularını kontrol ederek nefsini disiplin altına almasını sağlar. Şehvet, öfke ve ihtiras gibi güçlü içgüdülerin kontrol edilmesi, kişinin karakterinde bir denge ve olgunluk oluşturur. Bu denge, insanı sadece yasaklardan uzak tutmakla kalmaz; aynı zamanda kişiye ahlaki bir olgunluk kazandırarak kişinin olaylar karşısında daha bilinçli davranmasına da yardımcı olur. Haram olan eylemlerden kaçınmak kişinin hem kendisine hem de çevresine karşı sorumluluklarını kavramasını sağlarken aynı zamanda saygınlık ve güvenilirlik gibi erdemlerin temelini de oluşturur.
Başkalarına el açmamak ise kişinin onurunu korumasına ve özgüvenini geliştirmesine yardımcı olur. Bir kimse başka insanlara bağımlı olmadığında kendini daha değerli, saygın ve güçlü hisseder. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) “Kim iffetli olmak isterse Allah onu iffetli kılar” hadisi, kişinin kendi çabasıyla bir duruş sergilediğinde bu gayretinin Allah tarafından destekleneceğini açıkça ifade eder. Bu anlam, kişilere sorumluluk bilinci aşılar ve tembellik, kolaycılık gibi zayıf karakter özelliklerinin önüne geçer. El açmaktan kaçınmak aynı zamanda kişileri kanaat, sabır ve çalışma gibi erdemlere yönlendirir. Bu erdemler kişinin hayatında sadece maddi bir yeterlilik değil, aynı zamanda manevi bir huzur da sağlar.
Toplumsal düzeyde ise haramlardan uzak durma ve başkalarına el açmaktan sakınma boyutları bir arada ele alındığında toplumun ahlaki ve sosyal yapısını güçlendiren bir etkinin ortaya çıktığı görülür. Haramdan uzak duran kimseler, toplumsal düzenin korunmasında önemli bir rol oynar. Adaletsizlik, haksızlık ve ahlaksızlık gibi toplumu tehdit eden unsurların azalması bu kimselerin varlığı sayesinde mümkün olur. Dolayısıyla toplumda güven duygusunun artması haramlardan uzak duran kimselerin davranışlarının bir sonucudur. Öte yandan başkalarına el açmama ilkesi, toplumu ekonomik bağımsızlığa ve dayanışmaya teşvik eder. Her insanın kendi sorumluluğunu taşıdığı bir toplumda yardımlaşma daha çok ihtiyaca göre şekillenir ve toplumsal yük dengeli bir şekilde paylaşılır. Bu durum hem kişilerin birbirine duyduğu saygıyı artırır hem de toplumun genel olarak daha dayanıklı ve güçlü bir yapıya sahip olmasını sağlar. Kısaca, söz konusu iki anlamın birlikte ele alınması kişilerin ve toplumların daha adil, saygılı ve ahlaki bir yaşam sürmelerine katkı sağlar. İffet bu yönleriyle, hem birey hem de toplum için hem bir koruyucu hem de yol gösterici bir rehberdir.
İffet kavramı İslam düşüncesinde hayâ, sabır, kanaat, vakar gibi birçok erdemle yakından ilişkili. Bu erdemler arasındaki bağlantıyı ve birbirlerini nasıl tamamladıklarını anlatır mısınız?
İslam düşüncesinde iffet kavramı hayâ, sabır, sehâ (cömertlik), rıfk, kanaat, vakar gibi birçok erdemle sıkı bir ilişki içerisindedir. Bu erdemler insanın ahlaki ve manevi gelişimini sağlamak için birbirini destekler ve tamamlar. İffet söz konusu bu erdemlerin merkezinde yer alır almaktadır. İffetin söz konusu kavramlardan bazılarıyla olan ilişkilerini şu şekilde açıklamak mümkündür.
Hayâ erdemi iffet kavramıyla en güçlü bağlardan birine sahiptir. Hayâ, kişinin kendisini utanç verici durumlardan korumasını ve edep sahibi olmasını sağlayan bir erdemdir. Hayâ ile iffet arasındaki ilişki, kişinin kendisini ahlaki zafiyetlerden ve toplumda yüz kızartıcı eylemlerden uzak tutmasında ortaya çıkar. Hayâ, iffetin pratik bir yansımasıdır. İffet, hayâ duygusunu ve diğer ahlaki erdemleri kapsayan bir çatı erdem olarak hayânın günlük hayatta uygulanmasını sağlar. Bu bağlamda hayâ kişinin içsel bir duygusuyken iffetin bu duyguyu harekete geçiren bir irade olduğu söylenebilir.
Sabır ise iffetle yakından ilişkili bir diğer erdemdir. Sabır, kişinin zorluklar karşısında dayanma gücünü ve olumsuz arzularını dizginlemesini ifade eder. İffet, sabır olmadan sürdürülebilir bir erdem olamaz. Çünkü kişinin haramlardan uzak durması veya başkalarına el açmaması ancak güçlü bir sabır duygusuyla mümkündür. Sabır, kişiyi nefsiyle mücadelesinde güçlendiren temel bir erdemdir ve iffetli bir yaşam sürmesine zemin hazırlar. Örneğin, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) evlenemeyen gençlere oruç tutmalarını tavsiye etmesi, sabrın iffet üzerindeki tamamlayıcı rolünü açıkça ortaya koyar. Sabır, kişiyi haramlardan sakınmaya yönlendirerek iffetli bir yaşamın inşasında hayati bir rol oynar.
Kanaat, iffet ile kişinin maddi ve manevi dengesini kurmasına yardımcı olan bir erdem olması bakımından ilişkilidir. Kanaat, kişinin sahip olduklarıyla yetinmesini, israf ve aşırılıklardan kaçınmasını sağlar. Bu bakımdan kanaat, iffetin somut bir yansımasıdır. Çünkü kişi, başkalarına el açmadığında ya da haram yollarla kazanç sağlamaktan uzak durduğunda mevcut kaynaklarıyla yetinerek iffetli bir duruş sergiler. Kanaat, kişiyi açgözlülük ve ihtiras gibi olumsuz duygulardan korur. Böylece iffetli bir yaşam sürmesini kolaylaştırır. Ayrıca kanaat sahibi kimseler, toplumda yardımlaşmayı ve dayanışmayı artırarak sosyal eşitsizliklerin azalmasına ve genel ahlaki düzenin korunmasına da katkıda bulunur.
Vakar, kişinin ağırbaşlılığı ve duruşundaki asaletle ilgilidir ve iffetle derin bir bağ taşır. Vakar sahibi bir kişi toplum içinde onurunu ve saygınlığını koruyan ve aşırılıklardan uzak duran bir duruş sergiler. İffet, bu duruşun temelini oluşturur. Vakar ise iffetli yaşamın dış dünyadaki yansımasıdır. İffetli bir kişi vakarı sayesinde toplumda örnek bir ahlaki figür haline gelir ve çevresine güven verir.
Söz konusu bu erdemler bir araya geldiğinde birey ve toplum için güçlü bir ahlaki yapı oluşturur. Hayâ, sabır, kanaat ve vakar gibi erdemler, iffet kavramının farklı yönlerini destekler ve tamamlar. Hayâ iffet için bir motivasyon, sabır bir koruyucu, kanaat bir dengeleyici, vakar ise bir temsil gücüdür. İffet bu erdemlerle birlikte insanın ahlaki, manevi ve toplumsal yaşamında bir rehberlik sunar. İffet bu açıdan yalnızca bireysel bir erdem değil, diğer ahlaki değerlerin birleştiği bir merkezdir.
“İffet ile cömertlik arasındaki ilişki günümüzde göz ardı edilmektedir” tespitinden hareketle, hadislerde bu iki erdem arasında kurulan bağlantıyı açıklar mısınız? Özellikle “veren el” vurgusu bu ilişkiyi nasıl şekillendiriyor?
Hadislerde iffet ile cömertlik arasında kurulan ilişki ahlaki ve toplumsal dengeler açısından son derece dikkat çekicidir. Bu iki erdem kişinin hem kendi nefsini disiplin altına alması hem de topluma katkıda bulunması yönünden birbirini tamamlar. İffet, kişinin haramlardan ve aşırılıklardan uzak durarak içsel bir denge oluşturmasını sağlarken, cömertlik bu dengenin dışa vurumu olarak topluma hizmet etmeye yöneliktir. Günümüzde bu bağlantının göz ardı edilmesi ahlaki erdemlerin bütüncül olarak anlaşılmasına engel olmaktadır. Hadislerde bu ilişki, özellikle “veren el” vurgusuyla anlam kazanır ve iffet ile cömertlik arasındaki dengeyi ortaya koyar.
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) “Veren el alan elden daha üstündür. Önce bakımını üstlendiğin kimseleri gözet. Sadakanın hayırlısı zenginlikten sonra verilenidir. Kim iffetli olursa (iffeti talep ederse) Allah onu iffetli kılar. Kim zenginlik isterse Allah onu zenginleştirir” hadisi, iffet ile cömertlik arasındaki ilişkiyi derinlemesine anlamamıza ışık tutar. Bu hadis kişinin yalnızca ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanmamasını, aynı zamanda başkalarına yardım elini uzatmayı ahlaki bir sorumluluk olarak görmesini öğütler. Burada iffet, kişinin başkalarına el açmaktan sakınarak onurunu korumasını ifade ederken cömertlik, kişinin kendi imkânlarını başkalarının yararına sunmasını belirtir. Söz konusu bu denge kişinin onurlu bir yaşam sürmesini ve aynı zamanda topluma katkıda bulunmasını sağlar.
İffet ve cömertlik arasındaki ilişki, kişinin sahip olduklarıyla yetinmesi ve ihtiyaç fazlasını başkalarıyla paylaşması temelinde şekillenir. İffetli bir insan başkalarının yardımına muhtaç olmamaya özen gösterir ve aynı zamanda kendisinden daha zor durumda olanlara yardım etmeyi bir ilke haline getirir. Bu durum iffet ve cömertlik arasındaki bağlantıyı net bir şekilde ortaya koyar. İffetli kimseler yalnızca kendi ihtiyaçlarını karşılamayı düşünmez, aynı zamanda çevresindekilerin ihtiyaçlarını gidermek için de çaba gösterir. Örneğin bir kişi ihtiyaçlarını karşılayıp fakir bir komşusuna yardım edebilir ya da yetim bir çocuğun masraflarını üstlenebilir. Bu tür davranışlar iffetli bir duruşun doğal bir sonucu olarak cömertliği hayata geçiren somut örneklerdir. Böylece kişi hem kendine hem de topluma katkıda bulunarak daha dengeli ve erdemli bir yaşam sürer.
Hadislerdeki “veren el” vurgusu söz konusu ilişkiyi gözler önüne serer. Zira başkalarına yardım eden kimselerin üstün olduğu ifade edilmiştir. Bununla beraber başkalarına verecek malı olmadığı halde diğer insanlardan bir beklentisi olmayan kimseleri Yüce Allah’ın iffetli kılacağı belirtilmiştir. Burada kastedilen mana, Allah’ın o kimseleri bir anlamda zengin ve kanaatkâr kılacağı ve onları dilenmek gibi daha alt seviye fiilleri işlemekten muhafaza edecek olmasıdır. Dolayısıyla hayatının her anında ve alanında istemeyi değil, vermeyi ilke haline getiren kimselerin iffetli bir duruş sergilediğini söylemek mümkündür. Söz konusu ilkeyi benimsemiş toplumlarda yardımlaşma ve dayanışmanın daha güçlü olduğu, insanların birbirine olan saygı ve güven bağlarının kuvvetlendiği ve toplumda dilenme gibi yanlış eylemlerin önüne geçileceği söylenebilir. Zira iffet sahibi kimseler dilenmekten sakındıkları için başkalarına yük olmak istemezler. Daima başkalarının ihtiyacına koşarlar. “Veren el” olmayı benimsediklerinden dolayı da zor durumdaki kimselerin yardımına koşarlar.
İffetli bir insan aynı zamanda saygın bir insan olarak görülüyor hadislerde. Öz saygı ve toplumsal saygınlık açısından iffet nasıl bir rol oynuyor?
Hadislerde iffet, kişinin hem öz saygısını korumasında hem de toplumsal saygınlık kazanmasında temel bir erdem olarak ön plana çıkar. İffet, kişinin ahlaki değerlerini içselleştirerek kendini kontrol etmesi, nefsine hâkim olması ve ölçülü bir yaşam sürmesi anlamına gelir. Bu davranış biçimi kişinin hem kendi gözünde değerli bir duruş sergilemesini sağlar hem de toplumda güvenilir ve saygın bir kişi olarak algılanmasına vesile olur. Bu nedenle iffet, öz saygı ve toplumsal saygınlık arasında köprü kuran bir erdemdir.
Öz saygı açısından iffet, kişinin içsel dengesini korumasına ve kendi değerlerine bağlı kalmasına olanak tanır. İffetli bir insan nefsine yenik düşmemek için çaba sarf eder ve bu çaba kişinin kendi içinde bir öz güven oluşturmasını sağlar. Hadislerde, haramlardan ve aşırılıklardan kaçınmanın kişinin manevi huzurunu artıracağı vurgulanmıştır. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) “Kim iffetli olmak isterse Allah onu iffetli kılar” hadisi bireyin bu çabasına ilahi bir destek olduğunu ifade eder. Bu anlayış kişinin öz saygısını pekiştirir. Çünkü iffet insanın kendisine karşı dürüst, sorumlu ve adil olmasını gerektirir. İffet sayesinde kişi nefsine yenik düşmekten sakınır ve bu da kişinin kendi gözündeki değerini artırır.
Toplumsal saygınlık açısından iffet, kişinin toplum içinde güvenilir ve örnek bir kimse olarak algılanmasını sağlar. İffetli insanlar yalnızca ahlaki değerlerini korumakla kalmaz, aynı zamanda çevrelerindeki insanlara da bu değerleri aşılar. Toplum, iffetli kimseleri dürüst, sorumlu ve saygıdeğer kişiler olarak görür. İffetli kimselerin cennet ehlinden olduğunu belirten hadisler, iffetli olmanın hem dünyada hem de ahirette değerli bir erdem olarak görüldüğünü ifade eder. Bu durum iffetli bireylerin toplumdaki statüsünü güçlendirir ve onlara örnek bir konum kazandırır.
İffet erdemi kişinin topluma zarar verebilecek her türlü eylemden uzak durmasını sağlar. Bu özellik de kişinin toplumsal saygınlık kazanmasındaki en önemli unsurlardan biridir. İffetli bir insan başkalarının haklarına saygı gösterir, harama el uzatmaz ve toplumsal ilişkilerde adil davranır. Bu tutum çevresindeki insanlar tarafından takdir edilir ve kişinin toplum içindeki itibarını artırır. İffetli bir kimsenin başkalarına yük olmaması ve onların hakkına göz dikmemesi toplumda güven duygusunun oluşmasına katkıda bulunur. Bu da iffet ile toplumsal saygınlık arasındaki bağı daha da güçlendirir.
Hadislerde “organların iffeti” kavramı önemli bir yer tutuyor ve göz, dil, el, mide gibi organların iffetinden bahsediliyor. Bu, iffet kavramın sadece soyut bir ahlaki değer olmadığını, aynı zamanda somut davranışsal yansımaları olduğunu gösteriyor. Bu yaklaşımı ve iffetin davranışlara yansıma biçimini anlatır mısınız?
Hadislerde “organların iffeti” kavramı, iffet kavramının yalnızca soyut bir ahlaki değer olmadığını, aynı zamanda kişi davranışlarına somut bir şekilde yansıyan bir erdem olduğunu gösterir. İffet, kişinin iradesiyle başlar ve bu ahlaki ilke bedenin farklı organlarıyla somut davranışlar şeklinde hayata geçer. Göz, dil, el ve mide gibi organların iffetinden bahsedilmesi İslam ahlakının kişinin fiziksel eylemlerini kontrol etmesine ve bu eylemler üzerinden topluma olumlu bir katkı sağlamasına verdiği önemi vurgular.
Hadislerde zikredilen gözün iffeti meselesi harama bakmaktan sakınmak ve gözlerin kontrol altında tutulması olarak tanımlanabilir. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) “Gözün zinası (harama) bakmaktır” hadisi gözün iffeti konusunda güçlü bir uyarı niteliğindedir. Göz kişinin dış dünyayla olan ilk temas noktalarından biridir ve bu nedenle harama bakmaktan kaçınmak, kişinin ahlaki bütünlüğünü korumasında temel bir rol oynar. Gözün iffeti kişiyi zinaya veya diğer haramlara sürükleyecek görsel uyaranlardan koruyarak ahlaki bir kalkan görevi görür.
Dilin iffeti ise kişinin sözlerini kontrol etmesi, yalan, gıybet, iftira ve küfür gibi ahlaki olmayan ifadelerden kaçınması anlamına gelir. Hadislerde zikredilen “Her kim, iki dudağı arasındakini ve iki bacağı arasındakini garanti ederse, ona cenneti garanti ederim” ifadesi, dilin iffetine verilen önemi açıkça ortaya koyar. Dil, kişinin iletişim ve ifade aracıdır. Bundan dolayı dilin iffeti, kişinin hem kendisiyle hem de çevresiyle olan ilişkilerinde dürüst, nazik ve yapıcı bir tutum sergilemesini sağlar. Dilin iffeti, kişinin toplumsal uyumunu artırır ve toplumda güven ortamını destekler.
Ellerin iffeti meselesi, kişinin ellerini harama uzatmaktan ve başkalarının hakkını gasp etmekten kaçınmasıdır. Hırsızlık, rüşvet, şiddet gibi ellerle işlenebilecek günahlar, kişinin ve toplumun ahlaki yapısını zedeler. Hadislerde nakledilen “Müslüman, elinden ve dilinden insanların emin olduğu kimsedir” ifadesi, ellerin iffetiyle toplumsal güven arasında güçlü bir bağ kurar. Ellerin iffeti, kişinin başkalarının malına veya haklarına zarar vermeden adil ve erdemli bir şekilde davranmasını gerektirir.
Midenin iffeti, kişinin yediği ve içtiği şeylerin helal olmasına dikkat etmesi anlamına gelir. Helal ve harama riayet etmek İslam ahlakının temel ilkelerinden biridir. Midenin iffeti, yalnızca yeme içme alışkanlıklarıyla sınırlı değildir. Aynı zamanda bireyin kazancının helal olmasına ve harcamalarının ahlaki ilkelere uygun olmasına da işaret eder. Hadislerde helal lokmanın kişinin manevi temizliği üzerindeki etkisi sıklıkla vurgulanır. Midenin iffeti kişinin beden sağlığını ve manevi bütünlüğünü koruyarak Allah’a olan yakınlığını da artırır.
Genel olarak organların iffeti meselesi, iffet kavramının insan yaşamındaki pratik boyutunu gözler önüne serer. İffet, yalnızca düşünsel veya soyut bir erdem değil, insanın günlük yaşamında somut davranışlarla ifade edilen bir ahlaki rehberdir. Göz, dil, el ve mide gibi organların iffetini korumak, kişinin hem kendisine hem de çevresine karşı sorumluluğunu yerine getirmesini sağlar. Bu yaklaşım, İslam ahlakının kişiyi bütüncül bir şekilde ele aldığını, kişinin hem içsel dünyasını hem de dışsal eylemlerini kapsayan bir erdem anlayışını benimsediğini gösterir. Göz, dil, el ve mide gibi organların iffeti, kişinin kendini kontrol etme, başkalarına zarar vermekten sakınma ve Allah’ın rızasını kazanma çabasının somut yansımalarıdır. Bu anlayış iffet kavramını kişinin yaşamının her alanında etkili ve uygulanabilir bir ahlaki değer olarak konumlandırır.
Herakliyus hadisinde Hz. Peygamber (s.a.v.), insanlara neyi emrettiği sorulduğunda iffeti, namaz, doğruluk ve sıla-i rahim ile birlikte zikretmiştir. Bu hadisin iffet kavramını anlamamıza katkısını değerlendirir misiniz?
Herakliyus hadisi, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) İslam’ın temel değerlerini özetlediği ve bu değerlerin bireysel ve toplumsal hayattaki yerini vurguladığı önemli bir rivayettir. Hadiste Hz. Peygamber’in (s.a.v.) insanlara iffeti, namazı, doğruluğu ve sıla-i rahimi emrettiği belirtilir. Bu bağlamda, iffet kavramının bu temel değerlerle birlikte zikredilmesi onun İslam ahlakındaki merkezi rolünü ve diğer ahlaki erdemlerle olan bağlantısını anlamamız açısından son derece önemlidir.
Hadiste iffet, namaz, doğruluk ve sıla-i rahim arasında bir bütünlük olduğu görülür. İffet, kişinin kendisini haramdan ve aşırılıklardan korumasını ifade ederken, bu davranışın kişinin ahlaki olgunluğuna ve toplumsal düzenine nasıl hizmet ettiğini açıklar. Namaz, kişinin Allah’a olan bağlılığını ve iç disiplinini ifade eder; doğruluk, kişinin söz ve eylemlerinde dürüstlüğü simgeler; sıla-i rahim ise aile bağlarının ve toplumsal dayanışmanın önemini vurgular. İffet bu bağlamda, kişinin hem kendi iç dünyasında hem de sosyal çevresinde bir denge kurmasını sağlayan temel bir erdem olarak ön plana çıkar.
Herakliyus hadisi, iffet kavramının yalnızca bireysel bir ahlak unsuru değil, aynı zamanda toplumsal ilişkilerdeki birleştirici rolünü de anlamamızı sağlar. İffet kişinin arzularını kontrol altında tutarak toplumsal düzeni tehdit edebilecek aşırılıklardan sakınmasını sağlar. Dolayısıyla kişinin toplum içinde güvenilir ve saygın bir kimse olarak algılanmasına katkıda bulunur. Hadiste doğruluk ve sıla-i rahim ile birlikte zikredilen iffet, kişinin yalnızca kendi ahlaki duruşunu değil, aynı zamanda topluma olan katkısını da ifade eder.
Hadiste iffet, namaz ile birlikte anıldığında kişinin manevi ve ahlaki hayatı arasında bir köprü kurduğu anlaşılır. Namaz, kişinin manevi olarak temizlenmesini sağlarken, iffet bu temizliği pratik bir yaşam ilkesi haline getirir. Bir kimse namazda Allah’a olan bağlılığını gösterir ve O’na karşı sorumluluk duygusuyla hareket eder. Edindiği bu manevi disiplin günlük yaşantısına da yansır. Bu sayede dürüstlük, doğruluk, adaletli olma gibi erdemleri edinir. Dolayısıyla iffetli bir yaşam sürmesi kolaylaşır. İffet ile namaz arasındaki söz konusu ilişki, iffet kavramının temel rolünü bir kez daha vurgular.
İffetin doğruluk ile birlikte zikredilmesi, kişinin kendisine ve çevresine karşı dürüst olmasının, iffetli bir yaşam sürmekle nasıl bağlantılı olduğunu gösterir. Doğruluk, kişinin sözüne ve eylemlerine sadık kalmasını gerektirirken iffet bu sadakatin kişinin arzuları ve nefsine karşı olan mücadelesinde de geçerli olmasını sağlar. Dolayısıyla bu ilişki iffet kavramının kişinin dürüstlük ilkesini yaşamının her alanına nasıl yansıttığını anlamamızda rehberlik eder.
Sıla-i rahim ile iffet arasındaki bağ ise toplumsal dayanışma açısından değerlidir. Sıla-i rahim, aile bağlarını ve toplumsal ilişkileri güçlendirmeyi ifade ederken iffet bu ilişkilerin ahlaki bir temele oturmasını sağlar. Örneğin bir kimse ailesine karşı iffetli davrandığında onların arkasından yalan, dedikodu, gıybet ve iftira gibi eylemlerde bulunmayacağı gibi zor durumda kalan aile fertlerine karşı daima cömert davranacaktır. Bu tutum aile içindeki ilişkileri sağlamlaştırır ve sıla-i rahimi yerine getirmesine yardımcı olur. Dolayısıyla iffet kavramının sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir erdem olduğunu söylemek mümkündür.